Search This Blog

Thursday, September 29, 2011

Eskileri karıştırdım


Evet biliyorum hafızam kötü. Unutuyorum işte. Yapılacakları, hatıraları, insanları hatta düşündüklerimi bile unutuyorum.
Bugün eskileri karıştırdım ve:
Kaç zamandir bir “arkadaş”ı unutmuştum. Aklıma geldi. Ne kadar özlediğimi anladım. Onunla ilgili olan hatıralarımı pek hatırlmasamda onunla konuşurken nasıl bir rahat olduğumu hatırlıyorum. O huzuru, o sakinliyi, o eylenceyi arıyorm sanırım.
Unutmuştum. Daha mı güzeldi karar veremiyorum?
Hatırlar acı da olsa tatlı da olsa hatıradır. Ve bazen aklımda kala biliyor. Onunla yaşadıklarımda pekte çok kötü hatıra yok. Aslında sanırım hiç yok. Kavqamız bile bir kaş satır gideri. Ama sonunda tatlıya bağlanırdı. Unutulurdu. Meğerse benim için unutuluyormuş. Hani benim hafıza zayıf ya.
Bu kadar hatıra bırakıpta gitmek kolaymış. Yada gitmesine izin vermek kolaymış. En azından “dur, gitme” deye bilirdim. Belkide bunu bekliyordu. Ama gidene dur denmez ki.
 Kendime bakıyorum da bir yerden giderken hep birinin “gitme, dur” demesini beklerim. Eğer ben bekliyorsam büyük olasıkla diğerleride bekler. Belkide böyle demeliydim. Ama ne fark eder ki geçen geçmiştir. Zaten zaman geriye aksada aynı şeyi yapardım sanırım.
Ama ona gitdiği için nefret etmedim. Pek saygıda duyduğum sayılmaz. Elbette üzüldüm ama zamanla kabullenip anlamya çalıştım.
Ben bu yazıyı o görsün, duygulansın ve geri dönsüm diye yazmadım. Hem dönse bile aff ede bilri miyim bilemiyorum ki? Sadece içimden geldi, yazmak zorunda oldugumu düşündüm ve yazdım...


Tuesday, September 27, 2011

Masum.



Sınıf arkadaşlarımdan, okul arkadaşlarımdan o kadar sıkılıyorum ki. Bazen nefret etdiğimi düşünüyorum…
Her gün eşcinseller için hakaretler ediyorlar. Sevmedikleri birine ibne diyorlar. Dalga geçiyorlar.
Erkekler için en kötü argo kelime sanırım.
Her gün benim yanımda konuşuyorlar. Sanki inadına yapıyorlar. Ben de görünüşe bakılırsa susuyorum. Ama içten haykırıyorum. Gücüm bu kadar işte. Yapa-yalnız kocaman okulla baş edeme ki…
Her şey çinsellik değil ki. Cinsel hayat neden bu kadar göz önünde? Masumum ben.
Ya bırak arkdaşlarımı, öğretmenler bile kelimelerinden nefretini yansıtıyor.
Bir nevi hapishane okul benim için. Başka biri olmak zorunda oluyorum. 6 saat boyuna bir “erkeğe” dönüşüyorum. Kendiliyimden çıkıyorum. Onlarda beni o kişi olarak beğeniyor seviyorlar.
Arkdaşlarımın ısrarla “neden kimseyle çık mıyorsun?” sorusu yodru artık beni.
Geçen sene bir hata yaptım hala da cezasını çekiyorum. Bir kız vardı.  Güzel kızdı. Ama sadece güzeldi. Ona karşı başka bir şey yoktu içimde. Arkadaş ola bilirdim belki. Ama aşk asla.
Işte o kızlar arkdaşlarım aramı yaptı. Zaten numarasını bile almıyordum. Okulda mektublaştık bir defa. Onun mektup gelince acayip heycanlandım. Niye bilmiyorum bir önemi yoktu ki, benim için. Herneyse okuduktan sonar kısa bir cevap yazdım. Hatırlamıyorum verdiğimi. Sanırım vermedim bile. Sonar tatil falan darken unutdum onu. Onun da beni unutduğunu sanıyordum ama bu sene okulda bakışlarından  pekte unutmuş gibi durmuyor. Ne yapacağmı şaşırdım. Rahatsız oluyorum. Mutlaka bu işten kurtulmalıyım!!! Onun günahı yok ki. O, masum.

Sunday, September 4, 2011

Babamı öldürdüm...


                                                      

Bilmiyorum, babama karşı hep bir soğukluk hissettim. Sanırım sevmiyorum onu. Ama babam o benim. Baba nasıl sevilmez ki? Hem sevmememi gerektiren bir şey de yok ki ortada. Öylesine sevmiyorum işte.

Her hareketi beni gıcık ediyor. Benimle inatla konuşmak istemesine rağmen sorularına ya cevap vermiyorum ya da bağırarak cevap veriyorum. Evet, biliyorum doğru değil, babama karşı yaptığım. Ama elimde değil. Aslında babam beni sever. Kardeşlerimi de sever. Ama onlara gösterdiği ilgiden daha çoğunu bana gösterir.

Ne babam ne de annem bizi asla dövmedi.
 Ama annem arasıra bize bağırır ya da çimdik atardı. Bağırması bile babamı kızdırır. Hiç laf söyletmez bize. Ama bilmiyorum işte, bana yaptıklarına karşı; sanırım onu sevmiyorum. Ara sıra bana bir şey alınca seviyormuş gibi oluyorum. Zaman geçince bunun gerçek bir sevgi olmadığını fark ediyorum.

Annemin söylediğine gore; daha çocukken bile sevmezmişim onu. Onun tarafını asla tutmuyor, ona yakınlık göstermiyormuşum. Beni kandırmak için hediyeler falan alıyormuş.

Düşünüyorum da “ben eşcinselim” desem annemden çok babam buna saygı duyar. Çok net bilemiyorum ne yapacağını ama benden nefret etmez ve beni dövmez, bunu biliyorum.

Ona haksızlık yaptığım net olarak görünüyor. Gerçekten de o iyi bir baba. Bunu çoğu kişi dedi bana. Hem kendim de kör değilim, görüyorum bunu. Ama onu sevmek, sarılmak gibi bir his gelmiyor içimden. O sarılmak isteyince ben de mecburen sarılıyorum. Ama hiç içten olmuyor bu sarılış.

O bunu anlıyor mu acaba? Onu sevmediğimi görüyor mu? Nelere hissettiğini çok merak ediyorum. Tahmin edebiliyorum da. Üzülüyorum ama elimden bir şey gelmiyor. Her defasında kendime söz veriyorum “ babam gelince ona güleceğim ve konuşmaya çalışacağım” diye ama olmuyor. Uzun bir yolculuk yapsak beraber, hiç konuşmadan gidiyoruz. Ne soru soruyorum ne de sorularına gerçekten cevap veriyorum. Bazen bir şeyler sorduğunda; kısa kısa cevaplar veriyorum.

Sahiden de babamı sevmiyor muyum?