Search This Blog

Sunday, August 28, 2011

İşte ayaktayım


“Kırmak mı kırılmak mı?” deseler kırılmağı seçerdim. Birini kırmak  benim istemeği düşüneçeğim türden bir şey değil. Zaten her iki şartta üzgün olucağım. Ama diğerinde daha çok vicdan azabı da çekeçeğim. Daha kolayı bence kırılmak. Hakketen de kolay. Oğle kolay kırılıyorum ki anlatamam. Ya ben bunu aslına sevmiyorum. Kırılgan da olmak istemiyorum. Bıkıyorum artık. Ama değişmek elimde değil. Hem belkide değişmeyi istemiyorum. Benim ben eden karakterleri niye değişeyim ki? Dursun öyle orda.
 Bu kırıklıklar zamanı kimseye bir şey belli etmek  bana uygun değildi. Hep kırıldığım zaman daha bir dik gezerdim. “işte dimdik ayaktayım” demek isterdim. Ama içten bakarsan paramparçaydım. Ama zamanla her şeyi belli etmeye başlatım.
Çoğu zaman acımı belli etmiyorum. Sevmem. Ben daha çok gülümsemeyi severim. Yakışıyormuşta. Ama sertlikte yakışsaydı sert olucak değildim.
Hep derim hepte diyeçeğiçm sanıyorum hayatı seviyorum. Acılarıyla da seviyorum. Acısız hayatın ne anlamı kalırdı ki?

No comments:

Post a Comment